IBADET NEDIR?
Ibadet yüce
Allah'a karşı gösterilecek saygı, tazim ve hürmet
demektir. Buna kısaca kulluk da diyebiliriz. Insan
sadece Allah'ın kulu oldugunu idrak eder, yalnız ona
ibadet eder ve yalnız ondan yardım isterse dünya ve
ahiret saadetine kavuşur. Ibadet, Allah'ın emirlerini
yerine getirmek, yasakladığı bütün haramlardan
uzaklaşmak manasındadır. Bu, Allah için cihad etmek,
namaz kılmak, oruç tutmak, yahut kafirlere benzememek,
içkiden, kumardan ve diğer kötülüklerden uzaklaşmak
gibi neticeler doğurur.
Insanlar
Allah'a kulluk görevlerini yerine getirmek ve O'nun
yüceliğine sarılmakla huzur bulurlar. Çekilen bela,
sıkıntı ve müsibetler ibadet sayesinde hafifler. Zaten
mümin her türlü iyiliğin ve her türlü kötülüğün
Allah'ın yaratmasıyla doğduğunu, yine her türlü
nimetin insana Allah tarafından ihsan edildiğini
bilerek ve Allah'a, onun gösterdigi şekilde ibadet
edecektir. Bu ibadet Allah'a şükranın ve verdigi
nimetlere hamd etmenin tezahürüdür.
Allah'a
kulluk, yaratılışın en büyük gayesidir. Zira yüce
Allah cinleri ve insanları ancak kendisine kulluk
etsinler diye yarattığını bildirmiştir. Ayrıca içinde
yaşadığımız dünya, ölüm ve hayat yine insanların bu
kulluk görevlerini nasıl yapacakları belli olsun diye
var edilmiştir.
Ibadet yüce
Allah'ın emri olduğu için onlardan vazgeçmek veya
onları yerine getirmemek günahtır. Mükellef olan
herkes sınırları Islamda belirtilmiş çeşitli
ibadetlerle yükümlüdür.
lBADET ÇEŞİTLERİ
Yapılış
itibariyle ibadetler üç çeşittir. Bunlar sırasıyla
bedeni, mali, hem bedeni hem mali, ibadetlerdir.
Bedeni ibadet,
sadece vucüt hareketleriyle yapılan ibadetlerdir.
Nitekim namaz kılmak, oruç tutmak söylenir.
Mali ibadet,
mal ile yapılan ibadettir. Zekat vermek, sadaka vermek
gibi.
Hem mali hem bedeni ibadet;
vücut hareketleri ve mal ile yapılan ibadetlerdir.
Buna en güzel cihadı örnek gösterebiliriz. Zira cihad,
yeryüzünde Allah'ın hakimiyetini tesis için mallarımız
ve canlarımızla savaşmak, çalışıp çabalamak demektir.
Hacc da hem mali hem bedeni ibadetler arasındadır.İSLAMIN İLK ŞARTI:
ŞAHADET
lslam'm ilk
esası, müslüman olmak için söylenmesi mecburi olan
Kelime-i Tevhid veya Kelime-i Şahadettir.
Kelime-i Şahadet:
"Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abduhu ve Resuluhu" cümlesidir. bu cümle "Ben şahadet
ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur ve ben şehadet
ederim ki Hz. Muhammed O'nun kulu ve Resulüdür."
manasına gelir.
Şahadet
imanın gereği ve ibadetlerin kaynağıdır. Şahadet
olmadan itikat, ibadet ve muamelat olmaz.
Şahadet
insanda meydana gelen bilgi ve kesin inanıştır.
Kişinin bildiği şeyleri haber vermek için söylediği
sözdür. Bu cümleyi söyleyen kimse kalbiyle de tasdik
etmişse mümin olur. Islamın diger şartları için
müslüman olma keyfiyeti aranır. Şahadet söylemeyen bir
kimseden namaz kılması, oruç tutup, zekat vermesi,
yahut Hacca gitmesi istenemez. Bu ibadetler şahadeti
kalbiyle tasdik etmeyen kimse için sadece yükün
çoğalmasına ve azabın artmasına sebep olur.
İSLAM ESASLARINA UYACAK
KİMSE: MÜKELLEF
Bir
kimsenin, Islam esaslarına uymasi için mükellef
olması gerekmektedir. Mükellef, sorumlu olan
demektir. Bu sorumluluk müslüman olmak yani şahadeti
söylemek, akıllı olmak ve bülug çağına ermekle
gerçekleşir.
Müslüman
olmayan kimse Islamın esaslarıyla mükellef değildir.
O ebedi azab yurdu olan cehenneme doğru yoluna devam
etmektedir.
Yüce
Allah'ın akıl nimetini alarak iyiyi kötüden ayırma
yetenegi vermediği kişiler de (deliler ve akıl
hastaları) mükellef değildirler.
Büluğ
çağına ermek de kişinin kendi cinsiyetini ve
şahsiyetini anlaması, dolayısıyla, düzgün hareket
etmesi demektir. Bu, erkeklerde oniki ile onbeş,
kızlarda dokuz ile onbeş yaş arasında değişir. Bu
yaşlar içinde ergenlik yaşına gelmemiş bile olsa
mükellefiyet başlar.
MÜKELLEFİN GÖREVLERİ
Bir
mükellefin bilmesi gereken önemli görevler vardır.
Bunlar bütün ibadetler için geçerli olan kurallardır.
Şimdi sırasıyla öğrenelim:
1- Farz:
Dinimize
göre, yapılması hususunda açık ve kati emirler
bulunan vazifelerdir. çoğulu Feraiz;
farzlardır.Bunlar ayet veya kuv'vetli hadislerle
belirtilmiş vazifelerdir. Namaz, oruç, zekat gibi
ibadetler böyledir.
Farzlar
Farz-ı Ayn ve Farz-ı Kifaye olarak ikiye ayrılır.
Farz-ı Ayn'dan mükellef olan kişilerin bizzat
yapmaları gerekli olan vazifeler anlaşılır. Mesela
namaz kılmak böyledir. Şartlarına haiz herkes bizzat
namazı kılmak zorundadır.
Farz-ı
Kifaye ise müslümanlardan bazılarının yapması ile
diğerlerinin üzerinden mesuliyet kalkan farzlardır.
Bunun en güzel misali ceneza namazı kılmaktır ki
bazı müslümanların bu görevi yapmasıyla diğerleri
üzerinden mesuliyet kalkar.
Farzları
inkar etmek, onları alaya almak veya küçümsemek
küfürdür. Bizim itikadımıza göre farzların terki
küfre götürmez. Namaz kılmayan bir adam kafir
sayılmaz. Fakat namaza inanmaz ve onunla alay ederse
kafir olur. Diger ibadetler de böyledir.
Farzlar
kulu Allah'a yaklaştıran ibadetlerdir ki terki
neticesinde kalpler kararır ve neticede insan azaba
müstehak olur.Farzları yerine getiren insanlar büyük
sevaplar kazanırlar.
2- Vacip :
Farzlar
gibi kati delillerle sabit olmamakla beraber, yine
de çok kuvvetli bir delille sabit olan hükümlerdir.
Mesela bayram namazı, vitir namazı kılmak, kurban
kesmek vaciptir.
Vacipleri
inkar etmek insanı kafir etmese bile, çok büyük bir
günaha sebep olur. Vacibin terkinde azap,
yapılmasında sevap vardır.
Her
ibadetin kendi içinde farzları olduğu gibi vacipleri
de vardır. Mesela namazın vacipleri mutlaka yerine
getirilir, terkedilir veya tehir edilirse sehiv
secdesi (yanılma secdesi) yapmak lazımdır.
3- Sünnet
Sünnet
lügatta yol, adet, davranış gibi manalara gelir.
Islamda ise
Sevgili Peygamberimizin farz olmayarak yaptığı
şeylerdir. Bunlar "Sünnet-i Müekkede" ve "Sünneti
gayri müekkede" olarak ikiye ayrılır.
Sünnet-i
müekkede Peygamberimizin devamlı yaptıkları çok az
terk ettikleri sünneti, öğle namazının dört rekatlık
ilk sünneti ile iki rekatlık son sünneti, ezan
okumak, kamet getirmek, cemaate devam etmek sünnet-i
müekkededir.
Sünnet-i
gayri müekkede ise Peygamberimizin ibadet maksadıyla
ara sıra yaptıkları şeylerdir. İkindi namazının
sünneti, yatsı namazının ilk sünneti gibi. Bunlara
devam etmenin sevabı da pek büyüktür.
Aslında
Peygamberimizin her hareketi O'nun sünneti sayılır.
Yolu, adeti davranışı bir sünnettir. Onların hepsini
örnek almak samimi bir müslüman olmak için şarttır.
4- Müstehap
Bir bakima
sünnet-i gayr-i müekkede sayılan müstehap lügatta
sevilen, hoşa giden şey manalarına gelir. Dinimize
göre yapılması mutlaka emredilmediği halde
yapanların sevaba erişecekleri işler müstehaptır.
Mesela Kuşluk Namazı kılmak, nafile oruç tutmak gibi
Peygamberimiz bu tür ibadetleri zaman zaman yapmış
ve yapılmasının müminlere çok sevap kazandıracağını
bildirmiştir.
Mendup,
fazilet, nafile, tatavvu, edep gibi kelimeler de
müstehapla eş anlamlı kelimelerdir.
Müstehapları terkedenler günah işlemiş sayılmazlar,
fakat ziyäde bir sevaptan mahrum kalırlar.
5- Mübah
Dinimize
göre yapılması da, yapılmaması da caiz olan;
yapılması halinde sevap, yapılmaması halinde de
günah olmayan işlere mübah denilir. Yürümek, uyumak,
yemek, içmek, konuşmak gibi işler mübahtır. Ancak
bunlar ayrı biçimde yapıldığı, mesela yalan sözlerle
konuşulduğu, yahut, haram şeylerden yenilip içildiği
zaman mübah olmaktan çıkıp haram olur.
6- Haram
Dinimize
göre yapılması veya kullanılması kesinlikle
yasaklanmış olan şeylerdir. Bu gibi şeylerden kaçmak
insana sevap kazandırır. İşlenmesi ise günah olup,
cezayı gerektirir. Allah'ın haram kıldığı yani
nehyettigi (yasakladığı) bir şeyi helal kabul etmek
insanı küfre götürür. İçki, kumar, zina, hayasızlık,
hırsızlık, ana- babaya isyan, namaz kılmamak, oruç
tutmamak gibi şeyler haramdır. Bütün bunları Yüce
Allah insanların hayrı ve iyiligi için haram kılıp,
yasaklamıştır.
7- Mekruh
Yapılması
sevilmeyen, kötü görülen, istenmeyen şeydir.
Dinimizde, mekruh denildigi zaman yine, yapılması
istenmeyen nahoş işler anlayışlar. Terkedilmesi
mutlaka iyi görülen bu işler tenzihen mekruh ve
tahrimen mekruh diye ikiye ayrılır. Tenzihen mekruh,
helala daha yakın, fakat yine de yapılmaması gereken
işlerdir. Mesela sağ elle sümkürmek tenzihen
mekruhlardandır.
Tahrimen
mekruh ise harama yakın olan ve yapılması daha ağır
bir cezayı gerektiren işlerdir. Mesela vacip olan
bir ibadeti yapmamak, özürsüz olarak tam güneş
batarken namaz kılmak gibi. Bazi alimlerimiz
tahrimen mekruhun haram sayılması gerektiğini
söylemişlerdir.
Her
ibadette yapılması mekruh bazı hareketler vardır. Bu
sebeple abdestin, namazın, orucun, haccın ve zekatın
mekruhlarını iyi bilmek ve onlardan kaçınmak gerekir.
Mesela gusul abdesti alması gereken bir kimsenin
elini ve ağzını yıkamadan bir şey yiyip içmesi
guslün mekruhlarındandır.
8- Müfsit
Ifsat eden,
bozan, meşru bir işi iptal eden şeye müfsit denilir.
Böyle bir hareket bile bile yapılırsa insanı günaha
sokar. Fakat bu, unutularak, yahut hataen yapılırsa
günah sayılmaz.
Mesela
namazda konuşmak, oruçlu iken yiyip içmek bu
ibadetleri ifsat eder, bozar. Abdestli birinin
vücudundan akan kan da abdestini bozar.
|